Süt nedir? Sütün faydaları nelerdir?

By Sevil Yılmaz

Published On:

Follow Us

Süt Türk Dil Kurumu tanımlamasına göre: “Kadınların ve memeli dişi hayvanların yavrularını beslemek için memelerinden gelen, besin değeri yüksek beyaz sıvı” olarak geçmektedir. Aynı zamanda Türk Standartları, çiğ süt standardına göre süt: ”İnek, koyun, keçi ve mandaların meme bezlerinden salgılanan, kendine özgü tat ve kıvamda olan, içine başka maddeler karıştırılmamış, içinden herhangi bir maddesi alınmamış, beyaz veya krem renkli sıvıdır.”1

Tüm bu genel geçer bilgileri bir kenara bıraktığımızda, insan vücudu tarafından üretilip dışarıya salgılanan, bilinen tek besindir. Besin diyorum çünkü bu beyaz renkli sıvı kendi adının çok çok üstünde bir besin değeri taşımaktadır. Süt yüzyıllardır süren araştırmaların kucağında kah kahraman kah kötü olsun yine de içinde bulunan zengin besin içeriği, vücuda sağladığı yararlar yadsınmaz bir gerçektir. Bir yandan da annelerin vücudunda doğumla birlikte olağan üretilmesi, bu sıvının bebekle olan uyumu ve bebek için sağladığı geliştirici ve yetiştirici özelliğine dikkat çekmektedir. Şöyle ki yapılan araştırmalarda süt üreten canlıların bebeklerinin anne sütüyle beslenmesi sonrasında, anne sütü protein oranı ne kadar yüksekse bebeğin gelişme oranının o kadar hızlı olduğu görülmüştür.”Örneğin; doğum ağırlığının iki katına 9 günde ulaşan köpek sütünün protein oranı %7.3, buna karşın 50 günde iki kat ağırlaşan inekte süt proteini  %3.4 oranındadır.”2

Genel olarak süt tüketimini ele aldığımızda: “Halkın ekonomik durumu ve beslenme alışkanlıkları da süt tüketimini etkileyen başlıca unsurlardandır. Ülkemizde süt verimi oldukça düşüktür. Türkiye beslenme ve sağlık araştırması sonuçlarına (2010) göre nüfusun %45’i hiç süt tüketmiyor. Her gün peynir tüketenler ise %76’dır. Eldeki verilere göre yıllık tüketimin birey başına 65 kg civarında olduğunu göstermektedir. Bu miktar, İsrail’de 150 kg, İtalya’da 184 kg kadardır.”3 Bu oranlar aslında sütü ne kadar az önemsediğimizin ve elimizdeki besin kaynağının farkında olamadığımızın küçük bir göstergesi sadece.

 “ Sütün içinde bulunan esansiyel bir aminoasit olan triptofan ve metabolitleri tat duyusu, ağrı algısı ve uyku döngüsü gibi davranışsal işlevleri etkilemektedir.” Süt içinde esansiyel aminoasit türlerini, proteinleri, bazı yağ, şeker ve vitaminleri, kalsiyum ve fosfor gibi bazı mineralleri, totalde 200 civarında maddeyi barındırmaktadır.  “Sütün kimyasal yapısı lipit, protein, karbonhidrat, vitamin ve mineral içeren bir kompleks olmasından dolayı tek başına ve uzun süre yeni doğan memeliler için yeterli bir besin kaynağıdır.”4

Süt proteini, kaliteli protein olarak kabul edilmekte ve besinlerdeki protein kalitesinin değerlendirilmesinde standart referans olarak kullanılmaktadır. Süt proteinlerinin yüksek ikame edilebilme yeteneğinden dolayı mide hastalıklarının diyetetik tedavisinde süt ve süt ürünleri tercih edilmektedir. Karaciğer rahatsızlıklarında süt proteini daha çok beyaz peynir formunda olmak üzere, hücre yenilenmesinde biyolojik yüksek değerli protein olarak hizmet etmektedir. Bileşimindeki maddeler ve özellikleri sayesinde süt sadece temel besin maddesi olarak değil, koruyucu bir gıda olarak da kabul edilir.”5 Süt antimikrobiyal, anti-inflamatuvar, antikarsinojenik özelliğe sahip olup, bağışıklık sistemin fonksiyonlarını güçlendiren, besin emilimini kolaylaştıran, kemik gelişimini, büyüme ve gelişmeyi destekleyen biyoaktif süt bileşenlerine sahiptir.

Sütün tüm bu yararlı özelliklerinden sonra son olarak kullanımında dikkat edilmesi gereken birkaç husustan bahsetmekte fayda var. Süt mikroorganizma yaşamı için iyi bir ortam sağlar bundandır ki çabuk bozulmaya elverişlidir. “Temiz olmayan sütle insanlara geçen hastalıkların başlıcaları; tüberküloz, brusellosis ve kuduzdur. Bu hastalıkların önlenmesi de temiz süt kullanımı ile mevcuttur.”6 Sütte bulunan mikroorganizmaların hastalık yapıcı etkisinden kurtulmak için sütü evde kaynattığımızda içindeki besin ögelerinden fazlaca kayba sebep olduğumuzu da es geçmeyelim. Aynı zamanda evdeki kaynatma hem besin değerinde azalmaya sebep oluyor hem de bu patojen mikroorganizmalardan sütümüzü tam olarak arındırmış olmuyor. Bu durumda en sağlıklısı yine pastörize veya uzun ömürlü sütler gibi görünüyor. Her ne kadar süt hakkında bir takım “içmeyin, kronik hastalıklara yol açar!” fikirleri yayılsa da doğanın işleyişine baktığımızda memeli hayvanların hepsi de yavrularını kendi sütleri ile beslediklerine göre neslin devamlılığı ve kendi sağlığımız için olağanüstü bir doğa mucizesi olduğunu, hiç içmemektense temiz ve doğru tüketilmesi gerektiğini unutmayalım.

  • 1-(Mustafa Tayar, Beslenme Sağlıklı Yaşam, 2007, s.275)
  • 2- (Mustafa Tayar, Beslenme Sağlıklı Yaşam, 2007, s.276)
  • 3-(Ayşe Baysal, Beslenme, 2015, s.294)
  • 4-(Gökhan Baysoy, Fonksiyonel Besinler, s.80)
  • 5-(Mustafa Tayar, Beslenme Sağlıklı Yaşam, 2007, s.278)
  • 6-(Mustafa Tayar, Beslenme Sağlıklı Yaşam, 2007, s.282)
  • 7-(Ayşe Baysal, Beslenme, 2015, s.295)